Hilal Görününce / Sevinç Çokum

Hilal Görününce

Hilal Görününce, Hilal Çokum’un okuduğum ilk romanıdır. Kitabı ne sevdiğimi ne de sevmediğimi söyleyemiyorum. :)

Kitap genel olarak 1853- 1856 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşı sırasındaki ve savaş sonrasında Kırım Türklerinin yaşadıklarını anlatmaktadır. Şöyle ki; Romanın ana karakteri olan Nizam Dede, babası tarafından milliyetçi duygularla büyütülmüş, dürüst ve çalışkan biridir. Yaşadığı yer olan Bahçesaray’ın önemli kişilerinden biridir. Eşi Altın Hanım, oğlu Giray Bey, gelini Şirin Hanım ve torunları Bahadır ve Nurdevlet ile birlikte yaşamaktadır. Nizam Dede’nin ayrıca eşi Göknur Hanım’ı genç yaşta kaybetmiş Arslan Bey isminde yiğit ve cesur bir yeğeni de vardır. Nizam Dede’nin gözünde Türkleri temsil edecek bir karakter olan (cesaretliği ve gözü pekliği ile) Arslan Bey’e gösterdiği ilgi oğlu ve gelinini rahatsız etmektedir. Farkında olmadan Arslan Bey ve Giray Bey arasında rekabete sebep olmaktadır. 
her hikayede olduğu gibi burada da bulunan kötü karakter Rus İgor Gregoroviç'dir. Gregoroviç, Akmescit’de çok büyük toprakları olan biridir ve Hacı İbrahim Köyü’nün topraklarını da istemektedir. 
Olaylar, Arslan Bey (yani Kırım Türklerini temsil eder) ve İgor Gregoroviç (Kırım Türklerinin düşmanı olan Rusları temsil eder) arasında mücadele ile devam eder.

Kitabı diğer kitap incelemerimden farklı bir şekilde artı ve eksi yönleri olarak incelemek istiyorum. 

Artıları;
- Benim gibi milliyetçi biri için, özelikle bir kadın yazarın bu tarz bir kitap yazması çok hoşuma gitti. Çünkü genellikle bu farz türler erkek yazarların egemenliği altında olduğundan kadın yazar görmek çok zor hatta imkansız.
- Türklerin eski anane, gelenek ve göreneklerini hikaye örgüsü içerisinde işlenmiş olması hikayeyi tamamlayan güzel bir unsurdu.
- Türk azınlıkların, Osmanlı Devletine aşırı güvenleri ve buna bağlı yetersizliklerini gerçekçi bir açıdan yansıtmış.
- Türk uluslarının kendi yetersizliklerini göstermesi, Osmanlı Devletine olan düşkünlüklerini göstermesi açısında  gerçekçi bir romandı.
- Anlatımın başında Dede Korkut hikayeleri gibi başlaması yani Felekzade Arif Çelebi'nin hikayeyi anlatması romanı okuyucu gözünde gerçeklik kazandırıyor. Destansı bir nitelik veriyor.

Eksileri;
- Milliyetçilik duygularını yansıtması açısından güzeldi bu duygular biraz havada kalıyordu. Mesela, kitapta Aslan Bey’e yüklenen yiğitlik, cesaret ve kahramanlık Aslan Bey’in bana göre yetersizliği sebebi ile siliniyor. Karakterlerimiz iyilik peşinde ama kötü olmaları gerekirken kötü olamadıklarından hem kendileri hem de çevreleri acı çekiyor.
- Yazar,  1853- 1856 tarihleri arasında Osmanlı - Rus savaşı sırasında Kırım Türklerinin yaşadıklarını tek bir yer ile sınırlandırması, okuyucunun geneli kaçırmasına sebep oluyor.
- Kitabın anlatımına destansı bir nitelik kazandırılmak istense de bana göre pek kazanmamış diyebilirim.
- Yazar, Kırımların düşmanı olan Rusları tek  bir karakterde toplamış ve tek bu kişi hepsini yeniyor.

Kitabın anlatımı, dili genel olarak kolay ve sade olsa da yazarın diğer kitaplarını okumak isteyeceğimi 'şu dönem için' düşünmüyorum. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Görünmez Kentler / Italo Calvino

Elektra & Sophokles