Görünmez Kentler / Italo Calvino

Görünmez Kentler

Ankara 1000kitap okuma grubu toplantısı için okuduğum Görünmez Kentler kitabı Calvino'nun okuduğum ilk kitabı. Seçilmesinde bende olumlu oy vermeme rağmen, kitabı ilk değerlendirme sırasında tam incelemediğimi ve anlamadığımı da itiraf etmek istiyorum.

Kitabın bir roman olduğunu düşünerek okumaya başladım. Önsözü okuduğumda göstergebilimsel ögelerin olduğu bir deneme, anlatı olarak ilgimi çektiğini söyleyebilirim. Çünkü göstergebilimini seviyorum. Göstergebilim üzerine duayen sayılacak Prof. Dr. Mete Çamdereli’den göstergebilim üzerine yüksek lisans dersi almış ve hatta yüksek lisans tezimi gene aynı profesörün danışmanlığında göstergebilim temelinde hazırlamış biri olarak bu konuda azdan biraz daha fazla bilgi sahibi olduğumu düşünürüm.
Ayrıca giriş kısmında çevirmenin kitap için yazdığı yazıda, kitabı göstergebilimin babalarından Saussure, Claude Lévi-Strauss, Barthes gibi düşünürlerin fikirleri ile açıklanması ilgimi çeken diğer önemli unsurlardan biri oldu ve böylece okumaya başladım.

Kitap, Calvino’nun hayal gücünün güzel bir uzantısı. Aynı dönemde yaşamış Marco Polo ve Kubilay Han'ın satranç oynarken, Kubilay Hanın fethettiği şehirleri, ilk başta beden dili ile sonra da sözlü olarak M.Polo’nun Kubilay Han’a anlatmasını okuyoruz.
Calvino, Görünmez Kentler'de anlattığı kentleri 11 farklı şekilde sınıflandırmış. Bunlar; anılar, arzular, göstergeler, ince kentler, takas, gözler, adlar, ölüler, gökyüzü, sürekli kentler, gizli kentler. Bu sınıflandırma içerisinde toplam 55 kent anlatılmış. Her sınıfta da kadın ismi verilmiş beş adet kent bulunmaktadır.

Anılar: Diomira, İsidora, Zaira, Zora, Maurilia 
Arzular: Dorotea, Anastasia, Despina, Fedora, Zobeide 
Göstergeler: Tamara, Zirma, Zoe, İpazia, Olivia 
İnce Kentler: İsaura, Zenobia, Armilla, Sofronia, Ottavia 
Takas: Eufemia, Cloe, Eutropia, Ersilia, Smeraldina 
Gözler: Valdrada, Zemrude, Bauci, Fillide, Moriana 
Adlar: Aglaura, Leandra, Pirra, Clarice, İrene 
Ölüler: Melania, Adelma, Eusapia, Argia, Laudomia 
Gökyüzü: Eudossia, Bersabea, Tecla, Perinzia, Andria 
Sürekli Kentler: Leonia, Trude, Procopia, Cecilia, Pentesilea 
Gizli Kentler: Olinda, Raissa, Marozia, Teodora, Berenic

Kitap, çok güzel bir hayal ürünü ve okurken insanı alıp götürüyor. Kurgu ve anlatım çok başarılı olmasına rağmen hakkında okuduklarımdan sonra okurken hayal kırıklığı yaşadığımı söylemem gerek. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim, bu ilk okuduğum Calvino kitabının, tek okuduğum Calvino kitap olacakken sevgili arkadaşım Seray’in ısrarı ile yazara yeniden şans vereceğimi de belirtmek istiyorum. 

Gelgelim kitap ile ilgili hayal kırıklığıma; Ama ilk önce sabrınıza sığınarak göstergebilim ile ilgili birkaç konu açıklamak istiyorum.
Göstergebilim; Kendisi dışında başka bir şeyin yerini alabilen, onu düşündüren nesne, görüntü veya olgudur. Söz gelimi bir markanın amblemi, o markayı ortaya çıkaran şirketin göstergesidir. Bir spor ayakkabısının üzerindeki amblem, ayakkabının markasının göstergesidir. Uzaydan bir şehrin uydu görüntüsü, o şehrin göstergesidir.
Göstergenin iki yanlılığı ya da iki yönü vardır:
1-Gösteren: Bir göstergenin konuşmadaki (sesteki) ya da yazıdaki karşılığıdır. Yani ses olarak duyduğumuz "k, a, I, e, m" harfleri ya da yazılı olarak gördüğümüz "kalem" sözcüğü, gerçek bir kalemin göstergesidir.
2-Gösterilen: Bir dil göstergesinin insan zihnindeki karşılığı, içeriğidir. Bu karşılık ve içerik, zekâ ve deneyimler sonucunda elde edilir.
(Kaynak: http://edebiyatogretmeni.gen.tr/538-gosterge-nedir.html)

Göstergesel olarak kitabın neyi ifade ettiği o kadar belirsiz ki, her sayfada acabalar peşimi bırakmadı, bu açıdan en büyük hayal kırıklığını yaşadım. Diyeceksiniz ki yazar açık kapı bırakmış, okuyucunun hayal gücüne seslenmiş. Ancak o kadar çok açık kapı varken bir zaman sonra kaybolmanız içten bile değildir ki bana da öyle oldu. Kitabı anlamaya çalışırken, fazla bilginin insanı sıkması gibi fazla betimsel anlatımlarda sıkmaya başlıyor. Kitaptan uzaklaşıyorsunuz.

Ayrıca okurken bir sürü cevaplanmayan soru peşinizi bırakmıyor.
Kentler beden 11 kategoriye ayrılmış?
Kategoriler neye göre belirlenmiş, ne ifade ediyor?
Kentlere neden kadın isimleri verilmiş?
Neden 55 kent anlatılmış?
Neden beşerli gruplar halinde sıralanmış?
Neden kentleri anlatırken karışık şekilde anlatılmış?
Ortak noktalar neler, var mı?
ve daha bir sürü neden sorusu içerisinde kitabı okuma ve anlama çabasına devam ediyorsunuz.

Dil'e yapılan göndermelere cevap bulamamak da cabası bu arada. Şöyle ki; M.Polo ve Kubilay Han’ın dil engelini aştıktan sonra dil engeli varken beden dili kullanarak yaptıkları sohbetten aldıkları tadı almadıklarını söylemekle birlikte, M.Polo’nun dili bilmez iken anlatımına yer vermiyor. “Hiçbir dil yoktur ki aldatmasın,” derken nasıl aldattığını anlamamıza yardımcı olmuyor. Nasıl aldatılıyoruz, aldatılmıyorsak neden bu konuya değiniliyor?

Okurken bir ara acaba satranç ile bağdaştırılmış mıdır diye düşündüm. Çünkü M.Polo bu kentleri satranç oynarken Kubilay Han’a anlatıyor. Ancak 16 taş ve 64 kareden oluşan oyunla herhangi bir bağlantısını bulamadım. Bulamamak da ayrı bir hayal kırıklığı oldu çünkü kitap da bu ikilinin arasında oynana oyunun etkisi çok fazla.

Bu gibi sorulara cevap ararken kitabın hayal gücünü kaçırıyor insan. Eğer gösterilen bir şey yoksa salt şehirleri anlatmasının sebebini sorguluyor. Yavaş yavaş kitap sıkmaya başlıyor, bir noktadan sonra da insanın aklındakileri dağıtıyor, bulandırıyor bile diyebilirim.
Kitabı kafamda bir çok soru ile sıkılarak bitirdim. Ne yazık ki bana keyifsizlik dışında bir şey vermediğini söyleyebilirim.

ALINTILAR
Hiçbir dil yoktur ki aldatmasın. (s.91)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hilal Görününce / Sevinç Çokum

Elektra & Sophokles